MEB’de temel sorunlara genel bakış
Geçen günlerde yazdığımız bir yazıda;
“Bakan Tekin’in MEB’deki müsteşarlık döneminin de verdiği tecrübe ile bazı konuları dile getirse de bazı konular zaman alacak gibi görünüyor.
Bunlardan en önemlileri de zamanlama, planlama, birlik, kuralsızlık ve şeffaflık olarak ön plana çıkıyor.”
Cümlelerine yer vermiştik. Bakan Tekin’in Öğretmen Buluşmaları adı altında yaptığı toplantılar ile öğretmenler odalarını ziyaret ederek aldığı bilgiler ve dönütler tabii ki kıymetli.
Öğretmenler odalarında ikinci il içi, ikinci iller arası atamaları gibi bir çok konu gündeme gelmiş ve Bakan Tekin bu noktalarda adeta jestler yaparak gelen seslere kulak vermiştir.
Bugüne dek ses vermediği tek konu her halde her yıl yapılmakta olan ama bu yıl Bakan Özer tarafından askıya alınan “Diplomaya dayalı alan değişikliği” olmuştur ki bu konuda bazı açıklamalar gelse de altı doldurulmuş değil.
Tabii bu jestlerin bir noktada son bulacağı hatta bulması gerektiği açık. Çünkü sürdürülebilir bir durum değil. Eğer sistem oturtulursa, planlama yapılırsa, ülke genelinde birlik sağlanırsa ve şeffaflık olursa zaten bu tür jestlere gerek kalmayacaktır.
Kuralsızlığın Kural Olma Sorunu
Örneğin ikinci il dışı atamalarında boş kadroların tamamı ilan edilmişken birinci il dışı atamalarda bazı kadrolar ilan edilmişti. Eğer birinci atamada boş kadroların tamamı hatta tamamına yakını tercihe açılmış olsaydı ikinciye ihtiyaç dahi duyulmayabilirdi. Böylece birinci atamada az sayıdaki kadroya rağmen tercih yapıp atanan (ve yapılan atamasını iptal ettiren) öğretmen, yüksek puanına rağmen ikinci atamadaki kadroları tercih dahi edememe sorununu yaşamazdı.
Her duyuruda “iptal edilmeyecektir” ibaresi konulup her seferinde acaba acaba denilmesi tamamen bakan takdirine göre bir süreç işletilmesi öncelikle güveni zedelemektedir. Ya yapılmamalı (kesin dille ifade edilmeli) ya da duyurularda böyle bir cümle yer almamalıdır hatta iptal takvimi konulması dahi değerlendirilmelidir.
Yani kuralsızlığın kural olması sorunu yeni sorunları doğurmaktadır. Mevzuatta olmadığı halde ikinci atama açarsanız birinci atama sürecindeki öğretmenleri de mağdur etmiş olursunuz. MEB’in en temel sorunlarındandır kuralsızlığın kural haline gelmesi. Bakanlık kendi düzenlediği mevzuata kendi uymayınca güven de kalmıyor doğal olarak. Mevzuatın yapılacak uygulamaya göre düzenlenmesi pekala mümkün. Hal böyle iken mevzuata aykırı harekete etmek neden? Bu sadece yer değiştirmelerdeki bir sorun değil, bu sorun bir çok alanda var.
Zamanlama ve Planlama
En temel sorunlardan biri de planlama ve zamanlama sorunu. Bu konuda verilecek o kadar çok örnek var ki?
– Eğitim kurumu yönetici görevlendirmeleri bu yıl da Ekim ayı sonuna sarktı ve tek gerekçe kaldırılması beklenen mülakat. Hal böyle olunca okullar yöneticisiz kalmış durumda.
– Bu sorun sadece yöneticilikle ilgili değil. Bugünlerde norm kadrolar güncelleniyor, yönetici atamaları bu süreci de etkiliyor. Çünkü mevcut yöneticinin 6 saatlik dersi norm dışında kalacak ama Ekim sonunda gelecek yöneticinin branşı bilinmediğinden yeni sorunlar ortaya çıkacak.
– Norm kadro güncellemesi demişken okullar açıldıktan yaklaşık iki ay sonra norm güncellemesi tamamlanıyor oysa ki atamalar/yer değiştirmeler 2022 norm bilgilerine göre yapıldı, okullar açılmış, herkes yerine gelmiş, dersini/sınıfını almış göreve devam ederken normdaki değişiklikle okuldaki eski öğretmen ya da 2023 yazında yer değiştirme ile gelmiş öğretmen fazla duruma düşebilecek ya da bir arkadaşını fazla duruma düşürebilecek ve yine anlamsız bir sirkülasyon olacak.
Çok fazla örnek var fakat yazıyı uzatmamak adına, planlama ve zamanlama sorunu üzerinde durularak herkese şeffaf bir şekilde açık bir yapı kurulmalı, çıkabilecek sorunlar önceden belirlenmeli, sonrasında oluşacak mağduriyetlere yönelik tedbirler alınmalı, bakan TEKİN’in de birkaç kez söylediği gibi okullar açılmadan hatta Ağustos ayı itibariyle öğretmen ve yönetici sirkülasyonu, müfredat, haftalık ders çizelgesi revizeleri, öğrenci yerleştirmeleri gibi eğitim öğretim sürecini doğrudan etkileyen süreçler hızlı ve adil bir şekilde planlanmalı ve kalıcı hale getirilmelidir.
Şeffaflık
Şeffaflık demişken MEB’in özellikle son yıllarda şeffaflıktan iyice uzaklaştığını söyleyebiliriz.
Örneğin geçmişte her atama döneminde (isteğe bağlı yer değiştirme, mazerete bağlı yer değiştirme. dahil) puan açıklaması yaparken artık bundan uzaklaşmış sadece başvuran öğretmen sistem üzerinden tercihlerine kaç puan ile atama yapıldığını görebiliyor oysa ki tüm öğretmenlere tüm kurumların kapattığı puanlarının ilan edilmesi şeffaflığın gereğidir ve geçmişe dönüş olmalıdır. (KVKK gereği kişi ismi gizlenerek)
Bu durum sadece öğretmen atamalarında değil, örneğin liselere yerleştirmelerde de geçmişte tüm okulların puanları listeler halinde yayımlanırken artık sadece başvuru hakkı olan veliler kendilerine ait şifre ve giriş bilgileri ile kendilerini ilgilendiren kadarını görebiliyorlar. Oysa ki şeffaflığın gereği olarak tüm okulların herkese açılması/açıklanması gerekir.
Daha net bir örnek ise geçmişte MEB’e yapılan bilgi edinme başvurularında tamamen muğlak, zaman kazanmaya yönelik ve yani cevap vermiş olmak için cevap verilmektedir. Hatta varsa yüksek lisans doktora çalışmanız okuldan yazı getirin ona göre verelim şeklinde bir yaklaşım izlenmektedir. Bu husus dahi şeffaflığın önündeki en büyük engeldir.
MEB yıl istatistiklerini dahi geçmişte Mart ayında yayımlarken artık ders yılı bittikten yani önceki yılın verilerini yeni eğitim öğretim yılı başladıktan sonra yayımlamaktadır. Şeffaflıkta kapalılığa bariz örneklerden biri de budur.
Birlik
Aynı konuda, aynı mevzuat olmasına rağmen ülkenin bir ilinde farklı, diğer ilinde farklı uygulamalar görebiliyoruz. Tüm uygulamalarda birlik sağlanması güvenin inşasının da en önemli ayağıdır.
Özetle;
Evet MEB çok büyük bir bakanlık ve bu bakanlığı yönetmek çok kolay değil ama akıl ve bilim hakim kılınırsa, , liyakat esaslı atamalar olursa, kurallar net olursa, hukuk kurallarından sapılmazsa ve en önemlisi siyaset kurumunun müdahalesinden uzak bir anlayış geliştirilirse, iyi bir planlama ile, paydaşlarla işbirliği ile, eleştirilere açık yaklaşımla sorunların çözümü hem adil olacak, hem de kalıcı bir sistem kurulmuş olacaktır.