Merkez Bankası Başkanı’ndan 128 milyar dolar yanıtı
Türkiye Cumhuriyet (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan, “2024 yılında aylık bazda daha ılımlı rakamlar kaydedecek olsak da, yıllık enflasyonda düşüşü baz etkileriyle birlikte mayıs ayından sonra görmeye başlayacağız. Bu dönemde enflasyondaki gerileme hızlanırken öngörülebilirlik artacak ve 2026 yılında enflasyonu tek haneye yeniden indirmiş olacağız” dedi.
TCMB Başkanı Erkan, 1211 sayılı TCMB Kanunu gereğince TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda milletvekillerini ve kamuyu bilgilendirmek amacıyla sunum yaptı. Erkan, milletvekillerine Türkiye’nin para politikası, enflasyonla mücadele ve küresel ekonominin etkileri gibi konularda bilgi verdi. Erkan, enflasyona dair tespitlerine ilişkin, “Politika metinlerimizde ve Enflasyon Raporu’nda enflasyon ve ana eğiliminde kısa vadede belirgin bir yükseliş öngördüğümüzü paylaşmıştık. Ülkemizde enflasyon, eylül ayı itibarıyla yüzde 61,53’e çıkarak haziran ayı enflasyonuna kıyasla 23,3 puan artmıştır. Bu artışın 7,9 puanı hizmet grubundan gelirken, bunu 5,3 ve 4,8 puan ile sırasıyla temel mal ve gıda grupları takip etmiştir. Enflasyondaki artışta birçok unsur ve bunların etkileşimleri rol oynamıştır. Ücret ve kur kaynaklı maliyet yönlü baskılar ile vergi ayarlamaları son üç ayda öne çıkarken, bunların enflasyona önemli ölçüde yansıdığını değerlendiriyoruz. Diğer taraftan, yurt içi talepteki güçlü seyir ve hizmet fiyatlarındaki katılık devam etmektedir. Petrol fiyatlarındaki artış ve enflasyon beklentilerinde süregelen bozulma enflasyonda ilave yukarı yönlü baskı oluşturmaktadır. Bu unsurlar, enflasyonun yıl sonunda Enflasyon Raporu’ndaki tahmin aralığının üst sınırına yakın seyredeceğine işaret etmektedir” dedi.
‘DÖVİZ KURUNDAKİ OYNAKLIK ARTIŞA NEDEN OLDU’
Erkan, enflasyonu kısa vadede yükselten unsurlar hakkında, “Arz ve talebin uyum içinde hareket etmesi, fiyat istikrarı için; fiyat istikrarı ise sürdürülebilir büyüme için önemlidir. Parasal sıkılaştırma kararlarımızın, seçici kredi sıkılaştırması adımlarımızın da desteğiyle, iç talebi dengeleyeceğini değerlendiriyoruz. İç talepteki güçlü seyrin yanı sıra döviz kurundaki oynaklık ile yüksek oranlara ulaşan geçişkenlik, enflasyonda artışa neden olmuştur. Kur gelişmelerinin enflasyona yansıması, maliyet, bilanço ve beklenti gibi farklı kanallar üzerinden gerçekleşmektedir. Geçişkenlik, talep koşullarının güçlü ve enflasyon beklentilerinin yüksek olduğu dönemlerde daha hızlı gerçekleşmektedir. Parasal sıkılaştırma sürecimizin ve güçlü bir eğilim gösteren rezerv birikiminin etkilerinin döviz kuru istikrarını desteklediğini görmekteyiz” diye konuştu.
‘AKARYAKIT FİYATLARI, RİSK UNSURU OLMAYI SÜRDÜRECEK’
Akaryakıt fiyatlarının da senenin ilk 5 ayında yatay seyrettiğini, mayıs-eylül ayları arasında yüzde 85’in üzerinde artış gösterdiğini kaydeden Erkan, bu artışta uluslararası petrol fiyatlarının, ve vergi ayarlamalarının etkili olduğunu belirterek, “Akaryakıt birçok sektörün girdi maliyetlerini etkilediği için fiyat artışlarının sektörler arasında yayılımını güçlendiren önemli bir etkendir. Dolayısıyla akaryakıt fiyatlarındaki artışların enflasyon üzerindeki dolaylı etkileri, doğrudan etkisinden daha yüksektir. Örneğin, akaryakıt fiyatlarının önemli bir girdi olduğu ulaştırma hizmetlerinde ağustos aylık fiyat artışı endeks tarihindeki en yüksek artış olarak kaydedilmiştir. Fiyatlama davranışlarında ilave bozulmaya neden olan akaryakıt fiyatları, uluslararası arz koşulları nedeniyle önümüzdeki dönemde de enflasyon üzerinde bir risk unsuru olmayı sürdürecektir. Son dönemde vergi ayarlamalarının da enflasyondaki artış üzerinde kısa vadede etkisi olmuştur. Deprem nedeniyle ortaya çıkan finansman ihtiyacı ve artan kamu harcamalarını dengelemek amacıyla, temmuz ayıyla birlikte kamu gelirlerini destekleyici tedbirler açıklanmıştır. Bu tedbirler vergi artışlarının yanı sıra yönetilen fiyatlardaki güncellemeleri de içermektedir. Katma Değer Vergisi (KDV) düzenlemesi 2,9, akaryakıt maktu Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) güncellemesi 3 puan olmak üzere belirtilen vergi ayarlamalarının yıllık enflasyona katkısının 6,3 puan civarında olduğunu hesaplıyoruz. Potansiyel etkinin çoğu fiyatlara yansımış olsa da, sanayiye yönelik elektrik ve doğal gaz fiyat artışları gibi devam eden gelişmeler, üretim maliyetleri kanalıyla yıllık enflasyonun artışına katkı sunmaya devam edecektir. Kiralardaki yükseliş eğilimi hizmet enflasyonundaki katılığı en çok etkileyen unsurlardan biri durumuna gelmiştir. Dezenflasyona geçiş döneminde, parasal sıkılaştırmanın öngörülebilirliği sağlamasını ve birikimli etkileriyle talebi dengelemesini bekliyoruz” ifadelerini kullandı.
‘FİYAT İSTİKRARINI KALICI ŞEKİLDE SAĞLAMAYI HEDEFLİYORUZ’
Erkan, enflasyonun ana eğilimine dair göstergeleri yakından takip ettiklerini vurgulayarak, “Parasal sıkılaştırma adımlarımızın birikimli etkileri ile ana eğilimi düşürerek, dezenflasyonu 2024 yılında Enflasyon Raporu’ndaki patika ile uyumlu şekilde tesis etmekte kararlıyız. Enflasyonun hem düzey hem de oynaklığını azaltarak fiyat istikrarını kalıcı şekilde sağlamayı hedefliyoruz. Finansal istikrar, öngörülebilirlik ve bunlarla birlikte gelişecek sürdürülebilir bir büyümenin olmazsa olmazı fiyat istikrarıdır. Bu amaçla haziran ayında parasal sıkılaştırma sürecini başlattık. Tüm araçlarımızı enflasyon tekrar tek haneye ve orta vadeli hedefimize gerileyene kadar kararlılıkla kullanmaya devam edeceğiz. Parasal sıkılaştırma süreci, enflasyon beklentilerinin çıpalanmasını ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınmasını sağlayacaktır. Böylece, dezenflasyon en kısa sürede tesis edilecektir. Parasal sıkılaştırma sürecimizi bütünsel bir anlayışla güçlendirmekteyiz. Bu süreç, faiz artışının yanı sıra miktarsal sıkılaştırma ve seçici kredi uygulamalarını da içermektedir. Haziran-eylül dönemi Para Politikası Kurulu toplantılarında alınan kararlarla, politika faizini yüzde 8,5’ten yüzde 30’a yükselttik. Diğer taraftan, makro ihtiyati çerçeveyi de eş anlı olarak sadeleştirmekteyiz. Bu kapsamda, miktarsal sıkılaştırma ve seçici kredi politikalarımız çerçevesinde bazı tedbirleri devreye almaktayız. Miktarsal sıkılaştırma kapsamında, Merkez Bankasının kur koruma desteği sağladığı hesapların zorunlu karşılık oranları artırılmıştır. İlgili hesaplara ilişkin zorunlu karşılık oranları, kademeli olarak önce tüm vadeler için temmuz ayında yüzde 15, ardından eylül ayında 6 aya kadar vadeli hesaplar için yüzde 25 ve daha uzun vadeli hesaplar için yüzde 5 olarak belirlenmiştir. Böylece miktarsal sıkılaştırma ile toplamda 700 milyar TL likidite sterilize edilmiştir” dedi.
‘TOPLAM REZERVLER 125,5 MİLYAR DOLARA YÜKSELDİ’
Erkan, ağustos ayındaki kur korumalı hesaplardan Türk lirası vadeli mevduata geçişi teşvik eden kararların da olumlu yansımalarını gözlemlediklerini belirterek, “Eylül ayı itibarıyla toplam mevduat artışının sürükleyicisi belirgin şekilde artan TL mevduat hesapları olmuştur. Nitekim düzenlemeler neticesinde 22 Eylül itibarıyla son dört haftada Kur Korumalı Mevduat bakiyesi 64 milyar TL gerilerken, TL mevduatları 465 milyar TL artmış ve yabancı para mevduatları da 3,2 milyar gerilemiştir. Düzenlemelerin mevduat kompozisyonuna etkilerinin zaman içinde daha da belirgin hale geleceğini öngörüyoruz. Kur Korumalı Mevduat bakiyesi gerilerken rezervlerde de artış sağlanması, KKM’den ve döviz mevduatlarından TL’ye geçiş stratejisinin başarıyla ilerlediğine ve TL’ye arzu edilen sağlıklı geçişin başladığına işaret etmektedir. Merkez Bankası uluslararası rezervleri, son dönemde güçlü bir toparlanma göstermektedir. Toplam rezervler son dört ayda 27 milyar dolar artarak 125,5 milyar dolara yükselmiştir. Önümüzdeki dönemde yabancı sermaye girişlerinin artış göstermesi beklenmekte olup, piyasa koşullarını gözeterek rezervleri güçlendirmek politika çerçevemizin temel önceliklerinden biri olmaya devam edecektir” diye konuştu.
‘2024 YILINI DEZENFLASYON DÖNEMİ OLARAK TANIMLIYORUZ’
Erkan, enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlayıncaya kadar parasal sıkılaştırmayı sürdürmekte kararlı olduklarını işaret ederek, “Faiz kararlarımızı, miktarsal sıkılaştırma, seçici kredi sıkılaştırması ve makroihtiyati çerçevede sadeleşmeyle daha verimli ve etkili hale getiriyoruz. Para politikasının enflasyon üzerindeki etkisi, beklentiler, finansal piyasalar, krediler ve talep gibi birçok kanalın etkileşimiyle belirlenmektedir. Belirtmek gerekir ki; parasal aktarım birkaç çeyreği içeren bir süreç boyunca gerçekleşir. Bu çerçevede, haziran ayından bugüne süregelen parasal sıkılaştırma sürecinin etkilerini belirgin şekilde 2024 yılında görmeye başlayacağız. Bu nedenle 2024 yılını dezenflasyon dönemi olarak tanımlıyoruz. 2024 yılında aylık bazda daha ılımlı rakamlar kaydedecek olsak da, yıllık enflasyonda düşüşü baz etkileriyle birlikte mayıs ayından sonra görmeye başlayacağız. Böylece, önümüzdeki yıl başlayacak dezenflasyonun sürekliliğini sağlayarak 2025 yılında istikrar dönemine gireceğiz. Bu dönemde enflasyondaki gerileme hızlanırken öngörülebilirlik artacak ve 2026 yılında enflasyonu tek haneye yeniden indirmiş olacağız” ifadelerini kullandı.
‘FİYAT İSTİKRARINI TESİS ETMEKTE KARRALIYIZ’
Erkan, fiyat istikrarını tesis etmekte kararlı olduklarını kaydederek, “Toplumsal refaha azami katkıyı sağlayabilmek için bütün ekibimizle gece-gündüz, özverili bir şekilde çalışıyoruz. Bu bir süreç, bunun çabuk ve kolaycı bir çözümü yok. Bununla birlikte, toplumun geniş kesimlerinin desteği ve patikamızı benimsemesi bu süreci hızlandırır. Ağır bir sorumluluğumuz var. Bunun bilincinde olarak ve ülkemize hizmet etmenin kararlılığıyla siz milletin temsilcilerine, gazi Seclis’in kıymetli mensuplarına, Türkiye ekonomisinin mevcut görünümünü ve şu ana kadar aldığımız kararları detayları ile arz etmeye çalıştık” dedi.
KKM DETAYI
Erkan, KKM’ye ilişkin, “2023 yılı için ödeme miktarı gerekli denetimden geçen bilanço açıklandığında en sağlıklı şekilde yapılmış olacaktır. KKB için yapılan işlem bir ödeme işlemi olup, Merkez Bankası’nın bunun gibi onlarca gelir ve gider kaynağı vardır. Takdir edersiniz ki gelir tablosu işlemleri net tablosu ancak yıl sonunda bilanço çıkarıldığında ortaya çıkar. Yıl sonunda gelir tablosundaki tüm kalemler karşılıklı olarak çalıştırılıp, buradaki artı ve eksi bakiyeler bilançoya aktarıldığında KKB için ne kadar ödediğimiz net olarak ortaya çıkar ve bilanço da gelir tablosunda da gösterilecektir. Bu nedenle KKM için yapılan ödemelerin bilanço kesinleşmeden, hele ki bu kadar titiz bir kurum için denetim süreçleri tamamlanmadan açıklanması prensipte doğru değildir. Ancak KKB maliyetlerinin, siz sayın komisyon üyelerinin milletvekillerinin ve kamuoyu tarafından merak edildiğini biliyoruz. Her ne kadar rahat ve uygun hissetmesem de prensibin dışına çıkarak ilk 6 ay için bir çalışma yaptık. Kendi içimizde denetimlerden geçirdik; fakat bağlayıcı olmayan rakamlardır. 2023 yılının ilk yarısında bağlayıcı olmayacak şekilde verebileceğimiz rakamlar; TCMB tarafından KKM’ye ödenen 90 milyar TL olduğunu, Hazine tarafında da bunun 60 milyar TL olduğudur. Bu rakamın bağlayıcı olmadığını hatırlatmak isterim. Mevzuatın dışına çıkarak sizlere saygımızdan dolayı ilk altı ayı ayrı bir çalışma ile kendi içimizde yaptık” dedi.
KKM ÇIKIŞI
Son dört haftada aylık enflasyon ana eğiliminde düşüşlerin başladığını ifade eden Erkan, “Bunun yanı sıra güven ve istikrar ortamını ekonomik ekip olarak karşıladıkça KKM’de gerileme varken rezervlerde artış, TL mevduata geçiş daha da fazla bir şekilde. Aynı zamanda yabancı para döviz mevduatlarında düşüş var. Bu çok iyi bir gelişme. KKM’den çıkışı da zaman içinde sakin, kararlı bir şekilde, rezervler güçlendikçe, TL enstrümanları geliştikçe dengeli bir şekilde yapacağız” diye konuştu.
128 milyar doların ‘arka kapıdan bozdurulduğu’ iddialarına cevap veren Erkan, “Benden önceki dönemde TCMB ile Hazine ve Maliye Bakanlığı arasında yapılan bir protokol var. Yapılan işlemin mevzuatsal dayanağı var. Maalesef, sanki TCMB’deki döviz rezervleri gizli-saklı bir şekilde belirli kurum ya da kişilere aktarılmış gibi bir algı var. Türkiye ciddi bir bürokratik geçmişe sahip kurumları olan bir ülkedir. Böyle bir ülkede iletişim ve bilgi teknolojilerinin bu kadar geliştiği bir çağda Merkez Bankası gibi dünyaya açık bir kurumda rezervler ne oldu şeklinde bir tartışmayı, kurumumuza da ülkemize de yakıştıramam” ifadelerini kullandı.
‘RESMİ SİTEDEN TAKİP EDEBİLİRSİNİZ’
128 milyar dolara ne olduğunu teknik açıdan anlatacağını söyleyen Erkan, şu ifadeleri kullandı:
“2020 yılında 2017 yılına kıyasla tüm dünyadaki merkez bankaları birçok geleneksel olmayan politika araçları kullandılar. Bu dönemdeki uygulamada piyasaya döviz likiditesi sağlanarak Türkiye’ye yönelik negatife dönen sermaye akımlarının etkisi ile oluşabilecek sağlıksız fiyatlamaların ve kur oynaklıklarının enflasyona etkisinin önüne geçilmeye çalışılmış. 2020 yılında 2017 yılına kıyasla reel sektör, yabancı para pozisyonu yaklaşık 60 milyar dolar iyileşirken hane halkı döviz mevduatı yaklaşık 50 milyar dolar artmıştır. Yine aynı dönemde yurtdışı yerleşiklerin portföyü azalmıştır. 2019 yılı haricinde cari açık verilmiştir. Tüm bu gelişmelerin TCMB pozisyonunda yansımaları görülmüştür ve bu mevzuatsal şekilde yapılmıştır. Bunun matematiğini net bir şekilde açıktır. Sonuç olarak rezerv kur dalgalanmalarına karşı müdahale amacıyla tutulur. Bu müdahalelerin boyutu ve zamanlaması tartışılabilir. Bahse konu dönemdeki hareketlerin verimliliği ve etkinliği konularında da farklı görüşler olabilir. Şu anki rezerv politikamız farklı. Farklı. TCMB’nin rezervleri ne zaman kullandığı ve döviz likiditesinin ne tarafa doğru gittiği resmi siteden takip edilebilir.”
‘SIFIR ATMAK GÜNDEMİMİZDE DEĞİL’
Erkan, şu anki gündemlerinde ne sıfır atma ne de 500 liralık banknot olduğunu dile getirdi.
İhracatçının yüzde 30 politika faizini bileşken faizinde yüzde 43 gibi bir orana tekabül ettiğini belirten Erkan, “Dolayısıyla maliyetler artmış vaziyette. Bunun üstünde TİM, DEİK, ticaret odaları, sanayi odaları, bankalar birliği, TOBB ile birlikte çalışıyoruz. Teknik ekiplerimizi oluşturduk. Reeskontlarda ihracatçıya yardımcı olacak şekilde çok yakın bir zamanda bu düzenlemeleri sizinle paylaşacağız. İstihdam ve işgücü önemli. Büyümenin sürdürülebilir olması önemli. Ama şu an biz, iç talep ve tüketimle büyüyen, özellikle son bir yılda, bir vaziyetteyiz. Seçici kredi sınırlaması derken, taşıta dikkati çekmek istiyorum. Taşıt kredilerinde üst sınırla birlikte oradaki talebin de azaldığını görüyoruz. Ama ihtiyaç kredilerinde böyle bir üst sınır koymadık. Tarım ve esnaf kredilerinde böyle bir üst sınır koymadık” ifadelerini kullandı.
Erkan, dolar kuru hedef veya tahminleri olmadığını belirterek, “Şunu söyleyebilirim ki halihazırda yurtdışından bize doğrudan gelen milyar dolarlık yatırım teklifleri var. Bana gelenler genelde Amerika’dan oluyor. Milyarlarca dolarlık teklif mektupları benim masamda. Biz kendi istediğimiz oranlarda, kendi istediğimiz koşullarla kabul etmek istediğimiz için, beni sürekli arıyorlar, geri dönüş için” dedi.