Diyarbakır’ın bir köyünde, yedi çocuklu bir ailenin evindeyiz. Çocukların beşi 10 yaşın altında. İkisi 14 ve 16 yaşında. Ailenin bu en büyük iki kız çocuğu, küçüklerin bakımı ve ev işlerine yardım etmeleri için okuldan alınmış. Anne, “Eğitime önem veriyoruz ama başka çaremiz yoktu” diyor. Kız çocuklarından biri açık liseye kaydedilmiş ama ders çalışmaya zamanı yok! Evin en küçük çocuğu ölümcül bir hastalıkla mücadele ediyor. Anne bir yandan bu çocuğu hastanelere götürüp getiriyor, bir yandan dağ gibi ev, tarla ve ahır işleri onu bekliyor. Yedi çocuğun karnı nasıl doyacak? Elektrik sürekli kesiliyor, soba sadece bir küçük odada yanıyor, diğer odalar soğuk. Annelerin en büyük destekçisi kızları ve bu yüzden de eğitim haklarından mahrum kalıyorlar. Ders çalışmak yerine günlerini kardeş bakımıyla, bulaşık ve çamaşır yıkamayla geçiren kızlar, “Annemizin başka çaresi olsaydı bizi okuldan almazdı, okurduk mesleğimiz olurdu” diyorlar.
KONTEYNER KENTTE GÜN NASIL GEÇER?
Enkaz halindeki Hatay’ın konteyner kentlerinden birindeyiz. Erkekler nerede bilmiyoruz çünkü görmüyoruz. Ama kadınlar her yerde. Kimisi 21 metrekarelik evinin önünü temizliyor, kimisi küçük çocuklarını okula götürüyor. Yemekler pişiyor, temizlik yapılıyor. Köylerdeki okullarda görev yapan kadın öğretmenler, bir yandan kendi hayatlarını düzene koymaya çalışıyor bir yandan çoğu depremin psikolojik etkilerini hâlâ yaşayan çocuklara destek olmaya çalışıyor.Gaziantep Nurdağı’ndaki konteyner kentte kurulan anaokulu daha inşaat halindeyken kadınlar iş başvurusunda bulunmuş. Okulun temizliği vb. işlerini üstlenmek istemişler. Çalışanlar kadın, öğretmenler kadın, çocukları getirip götürenler, terapi oturumlarına katılanlar hep kadın.
Yani her yerde olduğu gibi deprem bölgesinde de sıkıntıları çekenler, tüm yükü sırtlananlar, engelli, hasta çocuklarının tedavisini, bakımını üstlenenler, hiç dinlenmeden, dur durak bilmeden evde, tarlada, otlakta çalışanlar hep kadın. Yedi çocuklu annenin buruk cümlesiyle bitireyim yazıyı. Evdeki küçüklerle bir sürü oyuncak eşliğinde oynayan gönüllü gençleri izleyen anne, sorumluluklardan, işten güçten neler kaçırdığını üzüntüyle şöyle ifade etti: “Ben hiç oyun oynayamadım çocuklarımla.”
YÜZ BİNLERCE KIZ ÇOCUĞU EĞİTİMİN DIŞINDA
Kız çocukları 14 yaştan itibaren zorla evlilik, yoksulluk, ev işleri, kardeş bakımı, çalışma gibi nedenlerle hızla eğitimin dışına çıkmaya başlıyor. Kız çocukları eğitime erişimde pek çok engelle karşılaşıyor, ekonomik etkenler, kalabalık aileler, erken yaşta ve zorla evlilik, kız çocuklarının eğitiminin gereksiz görülmesi gibi pek çok nedenle eğitim haklarından mahrum bırakılıyorlar. Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) hazırladığı raporda geçen öğretim yılında zorunlu eğitim çağındaki yaklaşık 442 bin 643 çocuğun eğitimin dışında kaldığı ve bunların 221 bin 739’unun kız çocuğu olduğuna dikkat çekiliyor. Eğitim dışına çıkan kız çocuk sayısının 14 yaş itibarıyla 20 binin, 15-16 yaş itibarıyla ise 30 binin üzerine çıktığı görülüyor. 17 yaşta ise eğitim dışına çıkan kız çocuk sayısı 50 binin üzerine çıkıyor.